Yayın Detayları: Cumhuriyet, Sürdürülebilir Yaşam Eki, 26 Haziran 2012
Kırk yılı aşkın süredir derslerinde
Marksizmi anlatan, sosyal hareketlere aktivist olarak destek veren, en çok
atıfta bulunulan sayılı akademisyenlerden, tanınmış sosyal bilimci David Harvey
davet üzerine geldiği ülkemizde bir dizi konuşma yaptı. “Sermayenin Sınırları ve
Antikapitalist Hareket” başlıklı konuşmasında kapitalizmin dinamik yapısını
vurguladı ve mücadelenin bütünlükçü yaklaşımla mümkün olacağını söyledi.
“Kapitalizm ile
mücadele edeceksen kapital yani sermaye nedir bilmelisin” diyor Harvey, “Problemi
çözmek istiyorsan önce problemin ne olduğunu anlayacaksın ve sonra
tanımlayacaksın” diye ekliyor.
Sermaye nedir? Harvey,
bu soruyu Marks’ın bakış açısıyla yanıtladı. Marks sistemdeki döngülere bakmayı önermektedir. Klasik para-iş gücü-üretim-emtia
akışını ayrıştırır. Para
sermayesi kendi döngüsüne sahiptir.
Üretim ve iş gücü sermayesinin kendi döngüsü vardır. Aynı şekilde ticari ürünlerin de kendi
döngüsü mevcuttur. Bu üç döngü
içiçe geçmiş, birbirlerine bağlı bir yapıya sahiptir. Örneğin, para döngüsü olmadan üretim ve
ticari ürün döngüleri çalışmaz.
Benzer şekilde üretim döngüsü para ve ticari ürün döngülerine bağlıdır.
Yeniden “sermaye
nedir” sorusuna dönersek, sermaye para
mıdır? Hayır, Marks’a göre para
sermaye değildir. İş gücü
sermaye midir? Marks yine hayır
der çünkü para ile iş gücü değişimi pekçok toplumda binlerce yıldır zaten
yapılmaktadır. Ticari üretim
midir? Marks yine hayır der, çünkü
ticari ürünler pazarlarda takas edilebilir. Marks’a göre kapitalizmde sermaye, servis değerinin
üretimidir. Bu yüzden, antikapitalist
hareketin görevi “servis değeri üretimini” durdurmak olmalıdır.
Neden kapitalizme
karşı olmalıyız? Pekçok kişi
kapitalizmin işçiyi sömürdüğünü söyler.
Ama işçiler başka toplumlarda farklı zamanlarda sömürülmüşlerdir. Sermayenin önemli bir özelliği
dinamik olmasıdır. Sistem sürekli yeni birşeyler yaratmaktadır. Cep telefonlarınızı, ipadlarinizi
bırakıp, Orta Çağ’daki gibi yaşamak ister misiniz? Kapitalizm farklı bir dünya yaratmıştır ve yarattığı herşey
kötüdür diyemeyiz. Bu nedenle kapitalizm
ile mücadelede tüketimi kötüleyerek devrim yapamayız.
Harvey’e göre, kapitalist
karşıtı argüman, sistemin sürekli büyüme ihtiyacı üstüne kurulmalıdır. Çünkü sermaye yaşayabilmek için
sürekli artmalı, büyümelidir.
Büyümezse, kar yok demektir ve yok olur. Bu nedenle, sistem toplam servis değerini sürekli büyütmeye
ve katlayarak artırmaya çalışır. Ortalama yıllık büyüme hızı yaklaşık yüzde üçtür. Bu oran, belki 18. yüzyılda sorun
olmazdı. Fakat bugün önümüzdeki
100 yıl için yüzde üç büyüme oranı hedeflersek bu ciddi sorunlar yaratacaktır. Burada Harvey sürekli ekonomik
büyümenin imkansızlığını göstererek sermayenin de bir sınırı olduğunu
hatırlatır. Bu noktada “Büyümenin
Sınırları” kitabına gönderme yapmadan geçmek olmaz. David Harvey’in öngörülerinin, Donella ve Dennis Meadows ile
bir grup MIT’li akademisyen tarafından 1972 yılında yayınlanan meşhur
“Büyümenin Sınırları” kitabında anlatılan görüşleri tamamladığını düşünüyorum. “Büyümenin Sınırları”, üretim ve nüfusun sürekli olarak
üssel artmasının, fiziksel sınırları olan Dünyamızda mümkün olmadığını
anlatır. Harvey de sermayenin
dayandığı sürekli üssel büyüme hedefinin imkansızlığını söyler. Harvey’in Marks’ın “Capital”inden yola
çıkarak kapitalizm ile mücadele için oluşturduğu formülün temel dayanağı olan
ekonomik büyüme karşıtlığı, Nicholas Georgescu-Roegen’in ekonomik küçülme ve Herman Daly’nin durağan ekonomi yaklaşımlarına
paralleldir.
Harvey’in
vurguladığı bir diğer gerçek, son 30 yılda, gerçek üretime giderek daha az, fiktif
sermayeye daha çok yatırım yapılmasıdır.
Fiktif pazarlarda gerçek sermaye yoktur. Karbon piyasalarında alıp
satılan karbon hisse senetleri fiktif sermayeye güzel bir örnektir. Finansal
sistemdeki varlıkların şişirildiğine de değinen Harvey, spekülatif hareketlerin
arttığını vurguladı. Bu
gelişmelerin bir sonucu olağanüstü boyutta gelir eşitsizliği yaratması. Örneğin; New York’ta nüfusun yarısı
yılda 30 bin doların altında kazanırken aynı şehirde spekülatif fonları yönetenlerin
kişi başı yıllık gelirleri 3 milyar dolar civarında.
Harvey politik
gücü ekonomik güce bağlar. Seçimleri kazanan milli irade gibi görünsede aslında
para, yani sermaye. ABD’de de
sermaye her iki partiyi yönetir. Büyük para aynı zamanda hukuk sistemini de yönetir. Bu sistem günümüzün ciddi sorunları
olan;
- Giderek artan
adaletsiz gelir dağılımı,
- Doğanın
bozulmasından kaynaklı sorunlar,
- Sonsuza kadar
yılda yüzde üç büyüme oranının yaratacağı sonuçlarla asla yüzleşmez.
Marks içiçe
geçmiş para, üretim ve iş gücü döngülerinin kontrolünü gerekli bulur. Kontrol, paranın doğasının,
metalaştırma ve iş gücünün organizasyonu konularında köklü bir dönüşüm ile mümkündür. Harvey’e göre kapitalist karşıtları bu
konularla ilgilenmelidir. Üretmek için üretim, saklamak için birikim yapmaktan
vazgeçilmelidir. Sistemsel
köklü dönüşüm küçük hareketlerle olmayacaktır. Ancak, bir şekilde başlayacak büyük boyutlu ve kapsamlı bir
hareket ile gerçekleşebilir.
Kapitalist
karşıtı mücadele uzun bir süreçtir ve en azından bir kuşak sonra tamamlanabilir. Bu süre zarfında iyi ve kötü olarak
sınıflandırdığımız üretimler olacak ve ne iyidir ne kötüdür tartışılmaya
başlanacak. Şu an pekçok ürün önümüze hazır geliyor ve fiziksel olarak bunlar
nerede, nasıl üretiliyor bilmiyoruz.
Bu nedenle öğrencilerine “Yediğin kahvaltı nasıl üretiliyor?”, “Kullandığın
şeker nereden geliyor?”, “Isırdığın elma nereden, nasıl geliyor?” sorularını
sorduğunu anlattı.
Kapitalizm ile
mücadele edebilmek için, kapitalizmin boyutlarını ve kurup geliştirdiği,
besleyip büyütmeye devam ettiği sistemi doğru okumaya çalışmalıyız. Bunun için atılacak ilk adım, günlük
hayatımızda kanıksayıp üzerinde hiç düşünmeden tükettiğimiz ürün ve besinlerle
ilgili “nerede ve nasıl üretiliyor” sorularına cevap aramak ve “iyi üretim” ile
“kötü üretim”i tanımlamaya çalışmaktır.

