“Ayşen Eren: Nükleer Yasaya Karşı Yürüyorum” Ropörtaj, Yeni Harman, İstanbul, Ocak 2007 sayısı.
Ayşen Eren bir aktivist. Ayşen’i birkaç yıldır, fotoğraf makinesıyla, anti-nükleer eylemlerde
Nükleer yasaya karşı yürümeye nasıl karar verdiniz?
Nükleer yasaya karşı tepkiliyim ve karşıyım. Bu karşı duruşumu bir şekilde ortaya koymak istedim. Diğer yandan nükleer yasaya ve mecliste onaylanıp yürürlüğe girdiği takdirde Türkiye’de kurulacak olan nükleer santrallere ve bu santrallerin yaratacağı risk, tehlike ve sorunlara toplumun dikkatini çekmek, farkındalık yaratmak istedim. Yürümek son derece insani, barışcıl ve dikkat çekici bir eylem. Ayrıca heryerde, her an yapılabilir. Bu nedenlerle “Nükleer Yasaya KARŞI Yürüyüş”e katılmaya karar verdim. Katılmaya diyorum çünkü bu yürüyüşün fikir babası Timur Danış. Benden önce Timur Danış, Antalya’dan Hediye Gündüz, Greenpeace gönüllüsü arkadaşlar, Sinop’tan Emrah Bilgiç ve Bahriye Şengün yürümeye başlamıştı zaten.
Nükleer karşıtlığınızı nasıl temellendiriyorsunuz?
Türkiye’de nükleer yasayı çıkarmak isteyenlere sormak istiyorum:
Gelecek nesillerin de yaşayacağı bu ülkeyi, kullanacağı toprağı, suyu ve havayı radyoaktivite ile kirletmek için onlardan izin aldınız mı?
Radyoaktif atıkları onbinlerce yıl güvenli saklama sorumluluğunu çocuklarımıza, torunlarımıza ve onların çocuklarına bırakıyoruz. Bu sorumluluğu almak istiyorlar mı? Onlara sordunuz mu?
Ülkedeki nükleer gelişmeyi nasıl değerlendiriyorsunuz? Yani nükleer çalışmalar sizce hangi aşamada?
Ülkenin bugünkü ve bundan sonraki binlerce yılını etkileyecek bir karar jet hızıyla oldu bittiye getirilerek apar topar meclisten geçirilmeye çalışılıyor. Yasa taslağı komisyonda incelenirken edinme ve inceleme imkanı olmadı. Henüz yasa Anayasa’da belirlenmiş tüm aşamalardan geçip yürürlüğe girmeden Sinop’ta nükleer santral kurma çalışmaları başlamış görünüyor. Bazı televizyon kanalları nükleer santrallerin faydalarını (!) anlatan programlar yapıyor. Hiçkimse nükleer santrallerin yarattığı risklerden; sık yaşanan nükleer kazalardan; Almanya, İsveç gibi ülkelerin nükleerden enerji elde etmekten vazgeçip, temiz, yenilenebilir enerji kaynaklarına yöneldiklerinden; nükleer atık sorununun hala çözülemediğiden; Çernobil kazası sonrası Karadeniz yöresindeki yüksek kanser oranlarından bahsetmiyor. Nükleer Karşıtları hariç.
Nükleer karşıtı yürüyüşünüzün ilk gününü anlatır mısınız?
İlk yürüyüşümü kızımla, Timur Daniş ve oğluyla birlikte yaptım. Ama o gün kalabalıktık ve yürürken sohbet edip kızımla ilgilendiğim için çevreyi pek fark etmedim. Mesaj olarak elimizde rüzgar gülü taşıdık. Gerçek anlamda ilk yürüyüşümü Kadıköy iskeleden kalabalık bir saatte tek başına başlattım. Zordu. Vermek istediğim mesaj “Nükleer Yasa Mecliste. Nükleer Yasaya KARŞI Yürüyorum” idi. Bunu bir karton üzerine elimle yazdım ve yürürken taşıyorum. Kalabalık arasında herhangi birisi iken, elinizde böyle bir mesajla yürümeye başladığınızda bir anda fark ediliyorsunuz. Bu rahatsız edici bir duygu. İlk verdiğim tepki gözlüklerimi takmak oldu. İnsanlar önce benim farklı olduğumu kalabalıkta algılıyorlar. Yüzüme bakıp sonra elimdeki kartona bakışlarını çeviriyorlar. Sonra benim “normal” olup olmadığımı anlamak için daha inceleyici şekilde yüzüme bakıyorlar. Bakışım, duruşumdan “normal” olduğuma kanaat getirip yeniden bakışlarını elimde kartona yöneltip bu sefer okuyorlar. Kimisi “Biliyorum, destekliyorum” bakışı atıyor, kimi “Bu ne?” bakışıyla bakıyor. Sonuç olarak eylemim amacına ulaşıyor.
Yürüyüşcülüğünüz günler ilerledikçe nasıl gelişti?
Uzun süreli yürüyüşlere alışkınım. Yürümek basit bir eylem gibi görünse de düzenli, sürekli olarak yapıldığında ciddi bir ön hazırlık gerektiriyor. İlk olarak rota belirleyip, yürüyüş saatlerimi kararlaştırıyorum. Kendimce bazı püf noktaları geliştirdim. Niyetim meydan ve sokakların en kalabalık olduğu saatlerde yürümek. Ana yollarda ilerlerken trafiğe karşı yürüyorum ki taşıtlardaki insanlar da fark etsin. Çok soğuk havalarda sabahları değil öğleden sonra yürüyorum. Genelde Kadıköy İskele’de yürüyüşümü başlatıyorum. Yürürken tepkiler alıyorum. El sallayanlar, alkışlayanlar, “Biz de sizi destekliyoruz”, “Biz de karşıyız”, “Nükleere Hayır” diyenler oluyor. Gülümseyerek destekleri için teşekkür ediyorum ama doğrudan iletişime geçmiyorum. Fotoğrafımı çeken kişilere “nükleer” konusunda ne bildiklerini soruyor, kısa bir sohbet yapıyorum. Birgün Harem civarından yürürken “Peki yoksulluk ne olacak?” dedi bir hamal. Sarsıldım. “Karşı Yürünecek” ne çok konu var diye düşündüm.
Bir gazete haberinde acılı annenin oğlunun 24 yaşında lenf kanseri sonucu ölümünü Çernobil kazasına bağladığını okudum. O gün mesajımı “Nükleer Yasaya KARŞI Yürüyorum. Nükleer Öldürür” olarak değiştirdim.
Yürüyüşlerim sonucunda kadınların erkeklere, gençlerin diğer yaş gruplarına göre daha ilgili oldukları kanısına vardım.
Yürüyüşün bir hedefi ya da süresi var mı?
Hedefim İstanbul’da yürüyerek insanlarda “Nükleer Yasaya” ve sonuçlarına karşı farkındalık yaratmak; soru işaretleri oluşturmak; duyarsız, ilgisiz kalmamalarını sağlamak. “Nükleer Yasaya KARŞI Yürüyüşüm” bu yasanın meclise gelmesi beklendiği sürece devam edecek.
Eklemek istedikleriniz?
“Nükleer Yasaya KARŞI Yürüyüşü” inanan herkes yapabilir. Yaşadığı kentin, köyün sokaklarında yürüyebilir. Bu herkesin rahatlıkla yapabileceği insana, çevreye saygılı barışçıl bir karşı duruş ve farkındalık yaratma eylemi.
Görüşülmekte olan yasalara karşı sade vatandaş olarak daha duyarlı olmalı ve Meclis’te sesimiz olması gereken vekillerimize düşüncelerimizi iletmeliyiz.
Teşekkür ederiz.