“Kentsel Dönüşüm Varlıklı
Sınıfın Merkeze Dönme İsteğidir”
David Harvey
İkibin oniki
yilinda bir bahar sabahı Nevşehir’deyim. Niyetim şehrin tarihi yerlerini gezmek. Şehrin yerlilerine nereleri görmem
gerektiğini sordum. Nevşehir
Kalesine, kaleyi çevreleyen Kale Mahallesine ve Nevşehirli Damat İbrahim Paşa
Külliyesine gitmemi önerdiler.
Şehir çarşısında başınızı kaldırdığınızda Kale’yi görmemeniz mümkün
değil. Yol sormaya gerek bile
yok. Kale’yi pusulanizin hedefine
yerleştiriyor, ana çarşıdan başlayan yukarı mahalleye doğru giden sokakları
takip ederek ilerliyorsunuz.
Gideceğim yönü tayin etmek için kalenin eteklerine dikkatle baktığımda,
evlerde ve sokaklarda bir tuhaflık olduğu dikkatimi çekti, ama ne olduğunu
anlamadım. Nevşehir’in tarih kokan
sokaklarında evlerin arasında yürümeye başladım. Yukarılara çıktıkça evlerin yer yer yıkıldığı ve bazı
sokaklardaki evlerin tümüyle boşaltıldığını farkettim. Sanki 10 derecelik bir deprem yılların
yıkamadığı tarihi dokuyu bir anda yerle bir etmiş gibiydi. Sokak aralarındaki tarihi çeşmeler ve
tarihi evler zarar görmüştü. Bazı
sokaklar taş, kaya, çimento parçaları ile doluydu. Kimi evlerde
görülen tarihi kemerler çökmüştü. Sonradan
tarihi bir Rum mahallesi olduğunu öğrendiğim, eski kale kalıntıları üzerine
kurulan bu mahallede toplam 2403 konut yıkılmış. Serseme dönmüştüm.
Şehir merkezine neredeyse on dakika mesafede, Nevşehir’in tarihi
dokusuyla bütünleşmiş, muhteşem kalenin etrafındaki onlarca tarihi ev ve sokak
çeşmeleri “değersiz” bulunmuş, “hiç” sayılmış ve yok edilmişti. Kalan tek tük evler, yıkıntıların
arasında çok zavallı duruyorlardı.
Yakında silinip gideceklerini biliyor gibilerdi. Sokaklar ıssız ve hüzünlüydü.

“Kentsel dönüşüm
kapitalizmin müziğiyle dans ediyor”
David Harvey
Ara sokaklardan
birinde ilerlerken, sağlam kalan karşılıklı iki ev gördüm. Birinin
penceresinden bakan teyzeye selam verip sohbete başladım.
“Ne oldu bu
mahalleye? Evler neden yıkıldı?”
“Kentsel dönüşüm
var.”
Karşı evden çıkan
bir başka kadın, “Bizi evlerimizden çıkardılar, bedava diyerek TOKİ evlerine
gönderdiler. Sonra TOKİ evlerine
masraf çıkardılar” diye serzenişte bulundu.
Mahalleden göç
eden insanların, yıkık evlerin, ıssız ve sessiz sokakların, yok edilen geçmişin
öyküsünü içim burkularak merak ettim.
Eski kale duvarı
kalıntısı üzerine inşa edilmiş olan iki katlı evin giriş katında minik bir
bahçesi, ikinci katında şehre ve ovaya nazır geniş bir balkonu vardı. Asmanın sarıldığı duvar bahçedeki meyve
ağaçlarını gizliyordu. Balkonda
sıra sıra saksılar diziliydi.
“Bu balkon benim
dünyam” dedi kadın ve ekledi, “Yazımız hep burada geçer. Küfür küfür eser. Yemeklerimizi hep burda yeriz. Saksılarımda taze soğan, maydanoz,
biber, domates yetiştiririm. Çok
gelirimiz yok. Eşim emekli.
Balkonda yetiştirdiklerim az ama aile bütçesine katkı oluyor. Şimdi dört duvar arasına
gideceğim. Evlerin ufacık balkonu
var. Komşuluk da ölecek”.
“Nereye
gideceksiniz?” diye sorduğumda, şehrin hayli dışına yapılmış 9-10 katlı bir
grup binayı gösterdi.
“Buradan çarşıya,
pazara beş dakikada iniyoruz.
Oraya gidip gelmek için otobüse binmemiz gerekecek. Her seferinde 1.5 TL ödeyeceğiz. Biz dar gelirli insanlarız. Bu para bizim için önemli” dedi.
Nevşehir
Belediyesi’nin yeni ve modern ev kandırmacasına inanıp, şehir içindeki müstakil
evlerini ve arsalarını, şehir dışındaki çok katlı binalardaki apartman
daireleri ile değiş tokuş etmeye ikna olmuşlar. İmzalar atıldıktan sonra belediye onlara borç çıkarmış. Taksit taksit ev borcu ödeyeceklermiş.
“Pekçoğumuz bu
taksitleri ödeyemeyiz. TOKİ
evlerini satmak zorunda kalacağız.
Ya köylerimize geri döneceğiz veya Nevşehir’in fakir semtlerinde
kendimize yer bulacağız” diye ekledi.
Yıkılan evlerin
ve tarihi binaların yerine zenginler için şık ve pahalı konutlar
yapılacakmış. Çarşıya, pazara beş
dakika mesafede, küfür küfür rüzgarın estiği, havadar yerde, şehre ve ovaya
nazır manzaralı lüks evler.
Nevşehir’li
teyzenin anlattığı gibi, yoksulların mülksüzleştirilerek kent dışına itilip,
yaşam alanlarının zenginlere devredilmesi operasyonu Türkiye’de AKP’li belediye
başkanları tarafından başlatıldı.
Ama “Kentsel Dönüşüm”ün mücidi ABD. 1949 yılında yürürlüğü giren İskan Kanunu ile ABD’de kentsel
dönüşüm çalışmaları yasalaşmış.
Sonrasında yürütülen pekçok proje ile yoksulların yerleşim alanları
gecekondu bölgesi kabul edilmiş, yoksulların evlerine el konulmuş ve toplu
konutlara sürülmüşler. Akabinde arsaları
özel sektöre devredilip yeniden imar edilmiş. Projelerden şehirlerin tarihi dokuları öyle zarar görmüş,
yoksullar ve azınlık gruplar öylesine mağdur olmuşlar ki 1960’larla birlikte
şiddetli eleştiri yağmuruna tutulmuşlar ve “Kentsel Dönüşüm” projelerine karşı örgütler
kurulmuş. Projeler biraz frenlense
de, kaybedilenlerin telafisi mümkün olmamış. Daha sonra “Kentsel Dönüşüm” projeleri başka ülkelerde
benzer vaatlar ile başlayıp, benzer yıkımlara neden olmuşlar.
“Kentsel
Dönüşüm” projeleri kötüye giden ekonomileri, zenginlerin lehine, yoksulların
aleyhine devlet eliyle geçici olarak canlandırma projeleri. Bu projeleri incelerken sorulacak
anahtar sorular, “Kim Kazandı? Ne Kazandı? Kim Kaybetti? Ne Kaybetti?” Nevşehirli teyzenin anlattıkları, cevapları bulmamız için bize
yeterli ipucu veriyor.



